top of page
Ara
Musa Engin

Şeyh Bedreddin Üzerine

Sevgili Hasan Aktaş hocamın Şeyh Bedreddin Arkeolojisi ve Doktrini kitabını bitirdim. Elimden geldiği kadar kitabı değerlendirmeye çalışacağım.

Kitap; Önlük, Giriş, Şeyh Bedreddin Hayatı ve Eserleri, Metin Tahlilleri, Sonluk, Kaynakça olmak üzere 6 kısımdan oluşuyor.

Önlük kısmı, Bedreddin'in kimliği, Türk tarihi içindeki yeri, ve hakkında yapılan çalışmalardan kısaca bahsediliyor.

Giriş kısmında ise bu bahsettiğim durumlar büyük bir perspektifle objektif bir şekilde ele alınıyor. Şöyle ki, Bedreddin hakkında yazılan çoğu eserin spekülatif ve polemik içerikli eserler oluşunu, Türk tarihinde ne kadar önemli bir şahsiyet olduğu vurgulanıyor. Bu bölüm aslında bize şu mesajı veriyor; Bugüne kadar Bedreddin hakkında ne kadar yalan yanlış bilgilerin yazıldığını ve onun değerini hiç bilmediğimizi anlatıyor. Bu bölüm biraz da Bedreddin hakkında doyurucu bilgiler verip onu doğru bir şekilde değerlendirmemiz açısından önemli bir kısma sahip. Bu bölümü okuyup anlayanlar, metin tahlilleri kısmındaki şiirlerin ne kadar yerinde eleştirildiğini çok iyi anlayacaktır. Bu da bize Hasan hocanın ne kadar tarafsız bir şekilde şiirleri ele aldığını gösterecektir. Bu bölüm kitabı anlamak için bana çok büyük katkılar kattı diyebilirim. Okuyanlar bilir...

Şeyh Bedreddin Hayatı ve Eserleri kısmı; bize Bedreddin'in hayatı hakkında bilgiler veriyor ve Giriş kısmındaki bilgilerle birlikte onun nasıl önemli bir şahsiyet olduğunu anlıyoruz.

Gelelim Metin Tahlilleri kısmına...

Bu bölümde Hasan Hoca, Türk Edebiyatında bilinen ve bilinmeyen birçok şairi değerlendiriyor. Bu bölümü okurken kimi çok övülen şairlerin ne kadar basit bir düzeyde Bedrettin ile ilgili şiir yazdığını fark ettim. Kimi şairlerin ise şairliğini ne kadar anlamlı ve derin sürdürdüğünü fark ettim. Dedik ya kitabın başında "objektif " olarak ele alıyor, işte tam da bu bölüm bize Hasan hocayı bu konuda ele veren bir bölüm diyebilirim. Bu bölümü okumuş olan/okuyan kimse onu belli bir ideolojinin savunucusu yapamaz. Ben şahsen onun belli bir ideolojide olabileceğini ve olduğunu sanmıştım ama yanılmışım! Çünkü şairleri öyle bir eleştirmiş ki hiçbir şekilde onun hangi düşüncede olduğunu anlayamıyorsunuz. Tahmin bile edemiyorsunuz. Tıpkı Marquez kitapları gibi. Siz ne kadar Marquez okursanız okuyun hemen hemen bütün kitaplarındaki olayları asla tahmin edemezseniz. Çünkü Marquez buna izin vermez. Hasan hoca da aynen öyle yapıyor.

Böyle yapması da gayet yerinde olan bir bakış açısı. Çünkü edebiyatta kutuplaşma gittikçe arttı ve biz böyle hocaların olmasına hasret kaldık. Çünkü edebiyat bölümlerinde çoğu hoca kendi ideolojisine göre yazar, şair okutturuyor! Sonra biz öğrenciler önemli kişileri bile çok sonraları öğrenip eserlerine sarılıyoruz. Edebiyat evrensel ve objektif bir şekilde öğretilmelidir. Ben Hasan hocadan eğitim almadım ama onun hemen hemen her konuda böyle eğitim verdiğini düşünüyorum. Evrensel ve tarafsız bir şekilde...

Ama şunu net diyebilirim, hümanist bir bakış açısına sahip Hasan hoca. Öyle değilse bile en azından ben öyle görüyorum. Çünkü kitabı okuduğunuzda her satırdan anlamak mümkün bunu. Zira aforizma tadında olan bazı sözleri de bunu doğrular nitelikte. Öte yandan haklıyı haksızı ayırt edebilen, gerçekleri hiç çekinmeden cesurca söyleyebilen bir kişiliğe sahip. O yüzden ben onu bir direnişin ve haykırışın sembolü olarak görüyorum...

Şimdi ise şairlere geçelim. Şairlerin hepsini burada değerlendirmem mümkün değil. Çünkü baya uzun sürer. Göze çarpanları ele almakta fayda var...

Hasan Hoca, Nâzım Hikmet'i Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı adlı destan çalışmasını onun kendi ideolojisi etrafında oluşturduğunu söylüyor. Çünkü O, Şeyh

Bedreddin'i şiirine malzeme ederken ideolojik olarak sınıfsal açıdan değerlendirmiş ve kodlandırmıştır. Bunun sebebi ise Nâzım, Şeyh Bedrettin ile kendi kişiliği arasında özdeşlik kurmuştur. Zira destanı okuyanlar anlayacaktır bu görüşü...

Öte yandan Nâzım Hikmet'e haksızlık etmeyip onun sayesinde Şeyh Bedreddin ile ilgili yazılan şiirlerin çoğunda etkisinin olduğunu ve modern şiirde Bedreddin'i ilk defa gündeme getiren kişi olduğunu söylüyor ve şu sonuca ulaşıyor:

Şeyh Bedreddin Destanı, tarihin şiirleştirilmesinin yanında bir başkaldırının en iyi seçilmiş ve en iyi kodlanmış çağdaş versiyonudur. Bu bağlamda Nâzım Hikmet, bu destanını lirik bir havayla sade bir üslupla yazmış ve oldukça da çarpıcı imgeler kullanmıştır.

Attila İlhan, Şeyh Bedreddin-i Simavi'ye Gazel şiirini ise Baki'nin bir gazelini çıkış noktası alarak şiirinde birey olmanın bilincini sınıf olma bilincine dönüştürmüştür. Bunu yaparken de sosyalistlerin sözcülüğünü üstlenmiştir. İlhan'ın bu şiiri dil, üslup, estetik ve anlambilim açısından oldukça takdire şayandır. Çünkü şiirini Osmanlı şiirine ve tarihine bir epistemoloji olarak kurmuş, şiirdeki geleneksellik ve modernizm ikilemi gücünü Nâzım'daki tematik patlamadan almıştır. Şiir ise yüksek gerilimli ve bol dekorlu bir şiirdir. Bedreddin ise gerilimin motorudur...

Hilmi Yavuz, Bedrettin şiirini yazarken Nâzım Hikmet'ten etkilenmiştir. Fakat onun çizmiş olduğu Bedreddin profili Nâzım'ınkinden daha kapalı ama daha sahihtir. Çünkü Nâzım, bir tarihi destanlaştırmıştır. Hilmi Yavuz ise Bedreddin olgusundan bir dil felsefesi ve şiir poetikası oluşturmuş, divan şiirinin estetiğiyle kendi perspektifinden yeni bir Bedreddin imajı inşa etmiştir. Şiirinde ise yoğun bir epistemolojiye girişmiştir ve bu bilgi teorisi kendi içerisinde yoğun bir diyalektik içerir.

Hilmi Yavuz'un bu şiiri ise içerisinde patlamaya hazır olan, binlerce yanardağ bulunan uysal bir mesnevi gibidir.

Hilmi Yavuz, Nâzım'dan sonra Bedreddin'i ikinci kez gündeme getiren kişidir aynı zamanda...

Mehmet Adem Solak, Aliş Sen Bedreddin Misin şiirinde efsanevi bir âşık olan Aliş Bedreddin'in siyasal misyonunu üstlenir. Şair, şiirinde bilinçaltında Aliş'e sorular sorarak kendisinin "Bedreddin miyim? " sorusunun cevabını bulmaya çalışıyor. Şiir, kesin yargılara varmadan mükemmel bir diyalogla inşa edilmiştir. Şiirden şu sonuca varmıştır Hasan hoca;

Bir Bedreddin ölmüşse, onun yerine bin Bedreddin doğacaktır. Her insan kendi halince Bedreddin'dir.

Ahmet Telli, Bedreddin Üzerine Dörtlükler'i yazarken Hilmi Yavuz'dan bir epigraf yaparak şiirine başlamıştır. Bu epigraf şiirin hem yapısını hem de içeriğini belirlemiştir. Şairin, dörtlüklerdeki ilham kaynağı ise öncelikle Nâzım, sonrasında ise Hilmi Yavuz 'dur. Çünkü şairin aklı Nâzım'dan, gönlü ise Hilmi Yavuz'dan yanadır. Bu yüzden şiirin dokusu rasyonalite ile santimantalizm(duygusallık) kumaşından dokunmuştur. Dörtlükler birbirinden bağımsız olsa da organik olarak birbirleriyle bağlantılıdır.

Buraya kadar vermiş olduğum şairler bence kitabın ana ayağını oluşturuyor. Çünkü diğer şairlerin çoğu Bedreddin ile ilgili şiirlerinde sönük bir hava estirmiştir. Bu yapılan tespitler Hasan hocanın tespitlerini içermektedir. Kendim ise metin tahlillerinden şöyle bir kategori oluşturdum. Umarım yanılmıyorumdur.

En sert eleştirilen; Mustafa Miyasoğlu, Bahattin Karakoç(Şiirlerinde birçok çelişki ve yanlış bağlantılar vardır.)

Övgüye mazhar olanlar; Nâzım Hikmet, Attila İlhan, Hilmi Yavuz, Ahmet Telli

Çok az eleştirilenler; Mehmet Adem Solak, Murathan Mungan, Sefa Kaplan

Orta düzeyde eleştirilenler;Dedemoğlu, Hakiri, Ahmet Erhan, Mustafa Yılmaz

Tam not alanlar; Niyazi-i Mısri, Tugay Fişekçi, Haydar Ergülen, Nevzat Çelik

Diğer şairlerin şiirleri ise genelde Bedreddin üzerine bir felsefe inşa edilememiş, Bedreddin bir simge ve figür olarak gösterilmiştir. Aynı zamanda yazılan şiirler estetik ve şekil bakımından da zayıftır. Öte yandan şiirlerin bazıları da çelişkiler barındırıyor... Sonluk kısmı ise kısa ve öz olarak Bedreddin'e dair, kitabın bütününü kapsayacak bir şekilde Bedreddin'in önemli kişiliği vurgulanıyor. Ben kitaptan çok büyük zevk aldım ve mutlaka herkesin okuması gerektiği kanaatindeyim. Zira kitap çok doyurucu. Çünkü Hasan hoca bu kitaba 20 yılını vermiş. 2005 yılında çıkan bu kitap bizlere 20 yıllık bir emeğin karşılığını fazlasıyla veriyor..

Sonuç olarak ise kitaptan hareketle şunları diyebiliriz:

Osmanlı döneminde Şeyh Bedreddin, Börklüce Mustafa, Torlak Kemal'in kıymeti bilinememiştir.

Şeyh Bedreddin hakkında yazılan birçok inceleme kitapları spekülatif ve polemik yorumlar içermektedir. Bu yüzden Şeyh Bedreddin'e tarihçilerin çoğunluğu saldırmıştır. Bunun sebebi ise;

Börklüce Mustafa'nın Bedreddin taraftarı olarak konumu, Varidat eseri ve Bedreddin'in idamıdır.

Bedreddin ile ilgili yanlış anlaşılmaların sorumlu olduğu tek kişi Şerafettin Yaltkaya'dır. Çünkü Yaltkaya'nın Bedreddin ile görüşleri tamamen subjektif ve önyargılı saptamalarla doludur. Aynı zamanda İsmet Zeki Eyüboğlu, Necip Fazıl, Namık Kemal, İsmail Hakkı Konyalı, İsmail Hami Danişmend, Semahuddin Cem, İsmail Özmen, Bizans tarihçisi Dukas gibi kişiler de Bedreddin'i yanlış yorumlamıştır. Bütün bu araştırmaların çoğu Bedreddin'i eski ve yeni kuşaklara yanlış tanıtmış ve O'nu anlayamamışlardır.

Yeni Türk Edebiyatında Bedreddin ile ilgili yazılan şiirlerin sayısı oldukça azdır.

Cumhuriyet döneminde üretilen Bedreddin şiirleri, birkaçı istisna olmak üzere hiçbir epistemolojik niteliği taşımamış, kuru bir devrimcilik çığırtkanlığına dönüşmüştür.

Bedreddin ile ilgili şiirler yazan Nâzım Hikmet, Attila İlhan, Hilmi Yavuz, Mehmet Adem Solak ve Ahmet Telli gibi şairler, şiirleri nitelik açısından kayda değerdir. Bedreddin olgusunun arkeoloğu ve doktrineri Nazım Hikmet'tir.

Bedreddin dergahının şeyhi Nâzım Hikmet ise onun halifesi de Hilmi Yavuz'dur.

Nâzım Hikmet, Bedreddin şiirinin kutbudur. Bu kutba yakın iki kişi ise; Attila İlhan ve Hilmi Yavuz'dur.

Şeyh Bedreddin belli bir sınıfın, ideolojinin değeri değil "halkın" değeri olmalıdır.

Bedreddin ile ilgili yazılan şiirlerin çoğu belli bir epistemolojik felsefe içermemekle beraber yazılan şiirlerin çoğunda Bedreddin bir figür olarak vardır ve çoğu şiir şairin subjektif görüşlerini içermektedir. Bütün bu çalışmalara rağmen, şiirde Bedreddin'le ilgili bir okul ve misyon oluşturulamamıştır.

Son sözü ise bu çalışmanın neden yazıldığını ve bu çalışmayı daha iyi anlayabilmek adına Hasan Hoca'ya bağlıyorum:

"Her şair, biraz da Bedreddin'dir, hatta Bedreddin'in misyonunu benimseyen şairlerin şiirleri ve şairlikleri tartışmalıdır. Bir şairin şiirini Bedreddin gibi bir aksiyon adamı ateşleyememişse, o şairin şiiri hep sönük ve marazi kalacaktır."

HER İNSAN KENDİ HALİNCE BEDREDDİN'DİR...

Musa Engin


Kitabı buradan satın alabilirsiniz.

283 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentarios


bottom of page